Bébert , Louis-Ferdinand Céline'in ünlü bir kedisidir . Yazarın çalışmasındaki önemli varlığı nedeniyle, önce Féerie pour une autre fois ve Normance , ardından Alman üçlemesinde ( Bir kaleden diğerine , Kuzey , Rigodon ) ve onun efendisiyle olan özel ilişkisinden dolayı sıklıkla kabul edilir. kendi başına bir karakter. Aynı zamanda Fransız edebiyatının en ünlü kedilerinden biridir , şöhretine katkıda bulunan romanlardaki doğrudan rolü.
1935'te Céline'in arkadaşı olan aktör Robert Le Vigan , karısı için 39 frank karşılığında bir Samaritaine kedisi satın aldı . Yavaş yavaş terk edilen hayvan, 1942'de yazarın karısı Lucette Almansor tarafından Montmartre'de yaşarken kurtarıldı . Paris'i işgal etti, Céline Alman yetkilileri kısırlaştırdı ve hayvanı tutabilmek için bir sağlık sertifikası verdi. Çift, 1944'te Vichy rejiminin ileri gelenleriyle birlikte Sigmaringen'e sığınmak için başkentten kaçtığında , kediyi de yanlarına aldılar. İkincisi, daha sonra, yazar ve eşinin sürgünde Danimarka'ya gittikleri Almanya'nın çöküşünü deneyimleyecek. Céline Fransa'ya dönüp Meudon'a yerleştiğinde, Bébert hala onunla birliktedir. 1952'de 17 yaşında orada öldü.
Bebert çaresiz bakışları altında hastalık ölür çocuğun ilk adıdır beri hayvan için seçilen isim, tesadüf değil Ferdinand Bardamu içinde de la nuit dersin Voyage au . Pierre-Marie Miroux'a göre trajik bir figür ve eserdeki tek karikatür dışı karakter olan bu çocuk, "Umut için yer bırakmayan Paris banliyölerinden" oluşan bir manzara aracılığıyla masumiyeti somutlaştırıyor . Yazarın gözünde nihayet iyilik bulan tek varlık, yazarın son eseri Rigodon'u adadığı çocuklar ve hayvanlardır .
Yazarın otobiyografik çalışmasında Bébert, belirli bir müfrezeyle yaşadığı, hala var olan savaş öfkesinin dışında bir seyirci olarak görünür. Céline için, karanlık ve ölümle karşı karşıya olurken savaş etrafında her yerde çift Destouches ve onların arkadaşı açtığını kıyamet yönleriyle, okuyucuya mitolojik figür ve referans noktası verme yoludur Robert. Le Vigan , ayrıca mevcut.
Bébert'in romanlardaki rolünün öneminin ötesinde, yazarın bu hayvana özel bir bağlılığı vardı. Eşiyle yazışmalarında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hapis yattığı dönemde sık sık bu kediye değinilmekte ve yazar bu yokluğu karşısında gerçek acılar yaşamaktadır.